Hud (as) artık peygamberliğin sorumluluğunu omuzlarında hissediyordu. Bundan sonra varlığının anlamı insanları Allah’ın birliğine çağırmak ve putların acizliklerini vurgulamak olacaktı. Hud peygamber bu görevin bilincinde olarak bir gün Ad kavminin topluca bulunduğu yerde yüksek bir tepeye çıkarak onlara şöyle seslendi;
"Ey kavmim!" dedi (onlara), "yalnızca Allaha kulluk edin: Ondan başka tanrınız yok. Hal böyleyken yine de Ona karşı sorumluluk bilinci duymayacak mısınız?" Araf 7/65
“'Âd toplumuna da kardeşleri Hûd'u gönderdik. O (da onlara): "Ey kavmim! (Yalnızca) Allah'a kulluk edin!" dedi, (çünkü) sizin O'ndan başka tanrınız yok. (Bu halinizle) aslı olmayan şeyler uyduran kimselersiniz sadece!” Hud 11/ 50
“Hani, kardeşleri Hûd onlara: "Artık, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak mısınız?" demişti. Bakın, ben size (Allah'ın gönderdiği) güvenilir bir elçiyim; öyleyse, artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat edin! Hem, ben sizden bunun için (dünyevî) bir karşılık da beklemiyorum; benim hak ettiğim karşılığı vermek âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez. Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz. Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikâneler mi edineceksiniz? Ve (başkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiçbir sınır tanımadan, hep böyle zorbalık mı yapacaksınız? Öyleyse, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat edin, düşünebileceğiniz bütün (iyilikleri) size sağlayan (Allah'tan) yana duyarlı olun; size sürüler ve çocuklar veren, size bahçeler ve pınarlar veren (Allah'tan yana).Doğrusu, ben sizin için o büyük ve zorlu günün azabından korkuyorum!" Şuara 26/ 123–135
İnanç rüzgârı esmeye başlamıştı. Ad kavminin zalimleri ilk esinti ile neye uğradıkları bilemediler. O güne kadar aralarında duran ve kendilerine karışmayan Hud birden bire hak bekçisi olmuştu.
Ne demek istiyordu bu insan? Yalnızca Allah’a ibadet etmelerini ve diğer tanrılarını terk etmelerini istiyordu. İlk söylediği söz buydu. Allah ortak kabul etmezdi. O eşsiz ve yüce bir varlıktı. Tüm güzellikleri yaratan ve insanlara sunan sadece O’ydu. Tanrı diye kabul edilenler ise kendileri hiçbir şey yaratmayan ve en önemlisi de var olmak için kendilerine tapan insanlara muhtaçtılar. Bir sinek üstlerine konsa onu kovacak bir güce bile sahip değilken, nasıl tanrı olabilirlerdi?
Sizleri böylesine duyarsızlaştıran onların soğukluğu ve katılığıdır. Taş yığınından başka bir şey olmayan putlar sizlere zarardan başka bir şey vermez. O zarar da kendilerinden değil, onlara taptığınız için Allah’tan gelecektir. O halde Allah’ın azabından sakının.
Bunu sizden her hangi bir karşılık beklediğim için de yapmıyorum. Sizden ne mevki, ne makam, ne şan şöhret ne de bir zenginlik istiyorum. Ben sadece Allah’ın bir peygamberi olarak size O’nun emirlerini aktarıyorum.
O Allah’ ki yüceliği tüm kâinatı kuşatmıştır. Gökleri direksiz durduran bulutlardan hayat kaynağınız suyu indiren O’dur.
Size bahçeler, pınarlar veren O’dur. Çocuklarla geleceğinizi süsleyen, sürü sürü hayvanlarla geçiminizi sağlayan O’dur. O halde O’nun önünde eğilin ve secde edin. Çünkü sizin tek Rabbiniz Allah’tır.
Yüksek binalar yaparak yüceleşeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Yeraltından madenler ve su kaynakları çıkararak ölümsüzlüğü mü temenni ediyorsunuz?
İnsanları zorbalıkla ve şiddetle yakalayarak onlar üzerinde tanrılık mı iddia ediyorsunuz? Hayır ey halkım hayır bunlar insanlar için mümkün olmayan b ir şeydir. Günü geldiğinde her kes yaptığının hesabını vermek için Rabbinin huzuruna çıkacaktır. Ben sizin için gücün ve kudretin bittiği ve acı bir günün başlayacağı azap günlerinden korkuyorum. Gelin Allah’tan başka taptıklarını terk edin ve yalnızca O’na itaat edin.