Ad kavmini bu tür kötülüklere, insanlara karşı haksızlıklara ve Allah’a isyana sevk eden en önemli unsur ise putlara tapmalarıydı. Onlar putları Allah’ı sever gibi seviyorlar ve onlara saygı duyuyorlardı. Allah’a gösterilmesi gereken hürmeti putlara gösteriyor ve onların önünde eğilip secde ediyorlardı. İşin en acı tarafı ise o kadar güçlü olan insanlar bu kendi elleriyle yaptıkları aciz ve muhtaç putlar karşısında güçsüzlüklerini ilan etmeleriydi. Hatırlarsınız Nuh kavmine tufan niçin gelmişti? Allah’a ibadeti terk edip putlara taptıkları içindi. İşte şimdi de bu tuttuklarını koparacak kadar kuvvetli insanlar akıllarını taş yığınlarına kurban etmişler ve onların önünde eğilip ibadet etmeye başlamışlardı.
İnsanları kötülüklere yönelten en önemli etken Allah’ın tekliğini ve yüceliğini terk edip, O’nun yerine bir takım varlıkları tanrı diye kabul etmeleridir. Bunun sonunda Allah sevgisi insanların kalbinden uçup gitmiş, yerine menfaat ve çıkar sevgisi gelmişti. Bu da insanlara karşı duyarlı ve merhametli olma duygularını öldürmüştü. Çünkü taştan tanrılar o kadar katı ve acımasızdı ki, insanların öldürülmesine, soyulmasına, mallarının yağmalanmasına ses çıkarmıyorlar, güçlüleri haklı görüyorlardı.
Ad kavmi bunun yanı sıra gökten bulutlarla yeryüzünü dirilten, yeşerten ve hayat kaynağı suyu indirenin Allah olduğunu kabul ediyorlardı. Güneşi, ayı, yıldızları Allah’ın yarattığını kabul ediyorlardı. Ancak gel gör ki tüm bunlara rağmen Allah’ı bırakmış, hiçbir şey yaratamayan, kendileri var olmak için insanlara muhtaç olan taş yığınlarına tapıyorlardı. Allah’a inanmanın yanı sıra başka varlıklara tapmaya ve saygı duymaya “şirk” denilir. Bu da çok büyük bir günahtır.
“ŞÜPHESİZ Allah, dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı halde, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz: zira Allaha ortak koşanlar, gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar.” Nisa 4/48
Hem Allah’a inanacaksın hem O’nun verdiği nimetlerden, meyvelerden, güneşten, aydan, yıldızlardan, bulutlardan, sulardan, havadan, topraktan ve daha sayamayacağımız o kadar güzelliklerden faydalanacaksın, hem de O’na ibadet etmeyeceksin. Bir de kalkıp taş yığınlarını O’na tercih edeceksin.
Bunun adına tek kelimeyle nankörlük denir. İnsan bu kadar ahlaksız ve terbiyesiz olamaz.
Kalplerinde cahillik rüzgârlarını estirerek, karanlık bulutları vicdanlarının semasına yerleştiren insanlardan rahmet ve iman beklemek doğru değildir. İşte ancak bu insanlar vicdanlarını inkâr ve isyanla renksizleştiren ve bulanıklaştıranlar böylesine büyük bir nankörlük rolünü sergilemekten utanmazlar.
Tevbe güneşine cehaletlerini perde yaptıkları müddetçe de bu karanlıktan kurtulmaları mümkün değildir.