Inanc Meselesi Foruma Hosgeldiniz
Duyuru Baze Reklamlar Bize Ayit Degildir Reklamlari Tiklamayin Lütfen Üye Girisi Yapin Veya Üye Olun...

Selam ve Dua Ile
Inanc Meselesi
Inanc Meselesi Foruma Hosgeldiniz
Duyuru Baze Reklamlar Bize Ayit Degildir Reklamlari Tiklamayin Lütfen Üye Girisi Yapin Veya Üye Olun...

Selam ve Dua Ile
Inanc Meselesi
Inanc Meselesi Foruma Hosgeldiniz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Inanc Meselesi Foruma Hosgeldiniz

Ailece Nice Güzel Paylasmalar Dileklerimizle.
 
AnasayfaRadyo Inanc MesLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
YORGUN-78
Özel Yönetici Inanc Ailesi
Özel Yönetici Inanc Ailesi
YORGUN-78


Online Puan :
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Left_bar_bleue10 / 99910 / 999YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1306
Kayıt tarihi : 11/03/09
Yaş : 43
Nerden : kocaeli

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Empty
MesajKonu: YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI   YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI EmptyCuma Eyl. 11, 2009 10:42 am

BENIM SIMDILIK 3 MEMLEKETIM VAR
1- DOGDUGUM YER BOLU - Gerede
2- BÜYÜDÜGÜM YER KARABÜK
3- YASADIGIM SEHİR KOCAELİ
4- DAHA EVLENMEDİK Smile)))))))))

YESİLİ İLE DAGLARI ILE DOGASI ILE GOLLERI ILE BENIM CENNET MEMLEKETIM -14-BOLU

KARTPOSTAL SEHİR BOLU




YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 29598abant16YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 1844nurdag
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 1868wYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 51263YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 63916bolutunelivYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 258784
14 YILDA BITEN BOLU TUNELI YUKARDA Smile))))

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI B219000boluYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Boluy
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolu1ij9YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolu2

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolu22YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolu5
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI BoluabantglYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolukartalkaya1
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolukartalkaya5YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolumudurnu
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI BolumudurnuyoluYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Boluyedigller
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Boludafikriakbalaz9YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Bolugolcuk
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI BoluyedigollerYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Cepxcomboluabantgolunde
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI EmelYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Golkoybolu
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Grnt048yl8YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Grnt074er7
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI SkbYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI YedigollerboluYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Yedigollerbolu




Tarihçe :M.Ö. 1200’lü yıllarda bütün Hitit toprakları gibi Bolu da Friglerin elindeydi. M.Ö. 6. asırda Persler bölgeye hakim oldular. M.Ö. 336’da Büyük İskender Persleri yenerek Anadolu’nun bir çok yeri gibi Bolu’yu da ele geçirdi. Büyük İskender’in ölümü üzerine Makedonya yıkılınca Bolu bölgesinde Bitinya Krallığı kuruldu. Yazılı belgeler, o dönemlerden kalan arkeolojik eserler ve tarih kaynaklarına göre, Trak göçleri sonunda Sakarya ve Filyos Nehrinin yayı içine yerleşen halk "Bithyn" ismi ile anılıyordu. Bu yüzden Bolu'nun da içinde bulunduğu Kuzeybatı Anadolu'ya "Bithynia" denilmiştir. Bithynler tarafından Salonia Campus denilen Bolu Ovası ve çevresinin adı Romalılar tarafından “Claudio Polis” olarak değiştirilmiştir. Bolu isminin de “Polis”ten geldiği sanılmaktadır. Üç tepe üzerinde kurulmuş olan şehir içte ve dışta surlara sahipti. Şehrin kuzeyinde Halı Hisarı bölgesinde bu surların kalıntıları görülebilmektedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra batıya yayılan Türkmenler 3 yıl sonra Bolu’ya yerleştiler. Selçuklu Devleti’nin komutanları Artuk, Tutuk, Danişmend, Karateki ve Saltuk Beyler Süleyman Şah’ın emrinde İstanbul sınırına dayandılar. Bu akınlar sırasında Bolu, Horasanlı Aslahaddin tarafından fethedilmiştir.

Bolu Yöresine Osmanlı akını ilk kez Osman Gazi tarafından başlatılmıştır. Bolu yöresinin tümüyle fethedilmesi ise Orhan Gazi döneminin ilk yıllarına (1324 - 1326) rastlar. Bir başka rivayete göre Osmanlılar zamanında bölgede, bol olarak Uluğ - Alim olması nedeniyle önceleri “Bol Uluğ”, zamanla yöre “BOLU” olarak isimlendirilmiştir. Yıldırım Beyazid'in ölümü ile başlayan şehzadeler savaşına Bolu, birçok kez sahne oldu. Bolu, Ankara Savaşı sonrası Timur’un talan ettiği bölgelerin dışında kaldığı gibi, bu tehlike bitinceye kadar, Osmanlı Devleti’nin 2. kurucusu sayılan Çelebi Mehmet’i de Kızık Yaylasında barındıran belde olmuştur. Çelebi Mehmet’in Osmanlı Devleti’nin birliğini sağlamasından sonra ise Bolu, düzenli bir yönetime kavuştu.

1324 – 1692 yılları arasında Bolu, 36 kazası olan bir sancak beyliği idi. XVI. Yüzyılda Bolu, ikinci derece Şehzade sancaklarından biri oldu. 2. Bayezit döneminde Şehzade Süleyman (Kanuni) buraya atandı. 1683-1792 yılları arasında Bolu, Voyvodalıkla yönetildi. II. Mahmut zamanında ise Mutasarrıflığa dönüştürüldü. (1811) Tanzimat sonrası Bolu; Kastamonu eyaletine bağlandı (1864). 1909 yılında ise tekrar Mutasarrıflığa dönüştürüldü.

Mondros Mütarekesi’nin yürürlüğe girmesi ve İzmir’in işgal edilmesinin ardından Bolu yöresinde ilk Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Gerede’de örgütlendi. Bolu 1. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında düşman işgaline uğramadı fakat maddi zarar gördü. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan milli mücadele dönemlerinin sonunda Bolu, 10 Ekim 1923'de Mutasarrıflık devrini tamamladı ve vilayet haline getirildi.






KONU UZUN OLDUGUNDAN PARCA PARCA EKLIYORUM Smile))
NASIL OLSA MEMLEKET COK BİZDE Smile)))))))


DOGDUGUM MEMLEKETE DEVAM SIMDIDE ILCEM GEREDE Smile)


En son YORGUN-78 tarafından Cuma Eyl. 11, 2009 3:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
YORGUN-78
Özel Yönetici Inanc Ailesi
Özel Yönetici Inanc Ailesi
YORGUN-78


Online Puan :
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Left_bar_bleue10 / 99910 / 999YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1306
Kayıt tarihi : 11/03/09
Yaş : 43
Nerden : kocaeli

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Empty
MesajKonu: YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 2   YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI EmptyCuma Eyl. 11, 2009 11:21 am

ILCEM VE KOYUM

GEREDE RESIMLERI VE TARIHI

BIR SÖZ VARDIR KAR ERZURUMDA BASLAR GEREDE DE YATAR Smile))))))

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede2YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Geredeuzaktangrnmra4YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Geredeesentepekd6
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Hi9bYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede140YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede108
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dr380YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede165YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede221
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Aaasevgol2YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede1YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede50
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede125YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede162YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede211
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Gerede243YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Geredegi6YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Hi8b

RAKIMI FAZLA OLDUGUNDAN BOL TEMIZ HAVA VE OKSIJENI VARDIR HERYER AGACLIK VE ORMANLIKTIR. O YUZDEN BASTA TRABZON SPOR OLMAK UZERE BIRCOK KULUP ESENTEPEDE KAMP YAPMAKTADIR.
RESIMLRIN BAZILARI PANAYIDANDIR BELLI OLUYOR ZATEN Smile)))))) SENEDE 2 SEFER KURULUR VE HERSEY MEVCUTTUR AKLINIZA NE GELIRSE CANLA HAYVAN BILE SATILIR BIRCOK CEVRE ILLERDEN HATTA ISTANBULDAN GELEN BILE OLUR.

AHANDA ASAGIDAKI BENIM KOY.. DEDEMIN EVI BIZIM EV UZAKTA YOK BU RESIMDE ORTADAKI DE DAYIMDIR
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 507321140104






GEREDENIN TARIHI


Gerede; adının ilkçağlarda kullanılan Kratia'dan türediği bilinmektedir.Tarih içersinde FLAVİOPOLİS, GEREDİA, KRATYA, GERDİBOLİ, GERDÜPEBOLİ, GERDEPEBOLİ, GERDELE, GEREDE isimleri ile söylenmiştir.Kuruluşu ilk çağda Anadolu'da medeniyet kurmuş BİTİNYALILAR devrine dayanır.Sırasıyla Bitinyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, İranlılar, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar idaresinde varlığını devam ettirmiştir. Roma imparatoru 1.Theodosisus(Büyük) Bithynia ve Paphlagonia'nın bir bölümünü ele geçirdiğinde burada Honorias Eyaleti'ni kurduğunda Flaviopolis Honorias'ın önemli kentlerinden biri oldu.

Bizans İmparatorluğu zamanında İstanbul Patrikhanesine bağlı bir psikoposluk merkezidir.Orta çağda müslüman Türk'lerin eline geçmeden önce şehir merkezinin Keçi Kalesi diye bilinen yerde Bizans Hakimiyetinde olduğu bilinmektedir.

Müslüman Türklerin eline geçtikten sonra bugünkü yerinde bir uç beyliği şeklinde yeniden kurularak Oğuz Türkleri ile iskan edilmiştir.(1197)Günümüzde Kayı ön adlı köyleri hala varlıklarını devam ettirmektedirler.(Kayı,Kayıkiraz,Kayısopran,Salur,Afşar,Kösreli,.....) Uç beyliği döneminde yarı bağımsız bir şekilde,Büyük Selçuklular,Anadolu Selçukluları,İlhanlılar'a bağlı olarak,Osmanlılar'a geçmeden önce de bir müddet müstakil beylik olarak yaşadı. I.Alaaddin Keykubat(1219-1237) zamanında Gerede Anadolu Selçıklu Devletini meydana getiren 21 eyaletten biri idi.

Yıldırım Beyazıt Kastamonu'ya ilerlerken Gerede'yi Osmanlı topraklarına kattı(1395).O devirde Yıldırım Beyazıt tarafından Gerede'ye bir cami,bir hamam ve iki medrese yaptırılmıştır.Köprülüler devrinde de 2 Kervansarayın varlığı bilinmektedir. 1692 yılında Gerede,Bolu Sancağına bağlı subaşılık haline getirildi.1812 yılında 19 kazanın birleştirilmesiyle Bolu-Safranbolu birleşerek mutasarrıflık kurulmuş ve Gerede bu yönetim içinde kaza merkezi olarak yer almıştır.1864 yılından 1870 yılına kadar nahiyelik dönemi yaşadı.1870 yılında Bolu Sancağına bağlı kurulan 5 kazadan biri de Gerede'dir.Nahiyeleri de Mengen ve Çağa'dır (Kastamonu Salnamesi,Devlet salnamesi).

İbn-i Batuta Seyahatnamesinde Gerede'yi şöyle anlatır: "Burası bir yayla eteğinde güzel ve büyük bir şehirdir.Çarşı ve caddeleri geniştir.Dünyanın en soğuk yerlerinden biridir.Ayrı ayrı mahallelere bölünmüş olup,her mahalle halkı kendi aralarında yaşar,öteki mahallelerle bir yakınlık kurmaya çalışmaz."

Evliya Çelebi XVII.y.y.da Gerede'den geçmiş ve Seyahatnamesinde Gerede'yi şöyle anlatmıştır. "Gerede, Bolu sancağı hakinde subaşılıktır.150 akçelik kazadur.Yeniçeri serdarı vardır.Şehir bir vasi ova içinde olup 100 adet tahta ve kiremit örtülü tarzı kaim hanesi vardır.9 mahallesi,10 mihrabı var. Çarşı içindeki cami güzeldir.3 tekke,1 hamam,3 han,200 dükkan,7 kahvehanesi vardır.Cümle esnafından ziyade debbağ ve bıçakçısı vardır.Gerede göni ve sathiyanı meşhurdur.Abu havası latif yayla yerdir.Ahalisi gayet tendürüttür. Halkı ekseriya softa ve talebedir. Soğuğu pek çoktur.Efvah-ı nasta soğuk anılsa;Erzurum soğuğu beni Geredede bulun demiş,deyu darbumesel söylerler.Halkı zinde,mücessem,seci Türk taifesidir.4 çevresi,cenubu Kenkırı şehrine varıncaya kadar mamur nahiyelerdir.40-50 bin Etrak taifesi vardır."

1810 yılında Morier isimli bir seyyah Gerede'ye uğramış ve İran'a, Ermenistan'a, Anadolu'ya ve İstanbul'a Seyahat eserinde şunları yazmıştır: "Gerede büyük bir şehirdir, girişinde fazla miktarda deri fabrikaları (tabakhane)görülüyor.Dükkanlar ve pazarlar iyi görünüşlü Türklerle dolu."

Milli Mücadele yıllarında 13 Nisan 1920 de Düzce'de başlayan ayaklanma 21 Nisanda da Gerede'ye sıçramış,Ankara Hükümetinin Bolu Mebusu Şükrü Bey ve Hüsrev Beylerin müfrezelerinden oluşan iyi niyet kurulu Gerede yolunda ayaklanan köylülerce yakalanarak Bolu ve Düzce'ye götürülmüştür.Bunun üzerine bölgeye gönderilen Rafet Bey 31 Mayıs ta Gerede isyanını bastırmıştır*.

Not*:Gerede'nin isyana katılması ile ilgili geniş bilgi Rahmi Apak'ın 1990 Türk Tarih Kurumu Basımevi "İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu" eserinden elde edilebilir. "****** Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XXIV.Dizi-Sa.16"

Gerede 1923 yılında vilayet olan Bolu'nun Düzce Mudurnu,Göynük ile birlikte 4 kazasından biri haline gelmiştir.



Ankara'dan Kızılcahamam yolu ile İstanbul'a hareket eden ****** çam ormanları arasından geçen yol üzerinden 17 Temmuz 1936'da (Bolu 1998 yıllığında 1934 olarak geçmektedir) saat 12.00 sularında Gerede'ye ulaşmıştı.

Bolu valisi Ali Rıza Bey yanında bir heyetle birlikte Gazi'yi il sınırında karşılamış,Gerede girişinde yollara halılar serilmiş halk sabahın erken saatlerinden itibaren bekliyordu.

Mesire yeri olan Ramazan Dede'de hazırlıklar yapılmış ve yemekler hazırlanmıştı.****** beraberindeki heyetle birlikte doğruca Ramazan Dedeye geldi ve şehir eşrafıyla birlikte öğle yemeği yedi.Din adamları ile sohbet eden ****** Gerede'den neşeli bir şekilde Bolu'ya hareket etti.Bu ara çam ağaçlarının altında esen rüzgarla serinlemiş olduğundan buranın adının "Esentepe" olmasının daha uygun olacağını da söylemişti.******'ün bu sözleri halk ve yöneticiler tarafından benimsenmiş ve o günden beri bölge "Esentepe" olarak anılmaya başlamıştır


EKONOMİ-TİCARET

Ekonomik Durum

Geçmişte Gerede ipek yolu tüccarlarının konaklama yeri olmuştur. İpek yolunun önemini yitirmesiyle kapalı ekonomi faaliyeti içinde, halkın kendi ürettikleriyle yaşadığı bir haldeyken, Ankara İstanbul ve Doğu Karadeniz kara yollarının faaliyete geçmesiyle ekonomik hayatta da canlanma başlamıştır. Son yıllarda köylerden şehire olan göç yeni iş yerlerinin açılması konut yapımının artması ulaşım araçlarının artması etkisini göstermiş, yeni çalışma alanlarına ihtiyaç duyulur olmuştur.

Sanayi-ticaret

İlçemizde Gerkonsan, deri imalat sanayii ve oto bakım onarım sanayii tesisleri önemli sanayi kuruluşları olarak görülmektedir. Bunların yanında oto sanayi sitesinin bir bölümünde faaliyet gösteren marangozlar mobilya imalatını geliştirmeye başlamışlardır.

Zaruri ihtiyaç maddeleri şehir esnafı tarafından ve Cumartesi günleri kurulan pazara gelen çevre esnafları tarafından karşılanmaktadır

İş ve Çalışma Hayatı

Özellikler ve başlıca çalışma sahaları.

1.Toprağa bağlığın yanında geçim kaynakları dar ve sınırlı olmakla beraber, son yıllarda bilhassa ilçe merkezinde Geredeliler ekonomik yatırımlara yönelmişlerdir.

2.Çalışma sahası;tarım ,hayvancılık,orman işçiliği,küçük ticarethaneler

3.Köylerde üretilen yağ,yoğurt,peynir,tavuk,hindi,kaz gibi kümes hayvanları,küçük ve büyük baş besi hayvanları,tarım ürünlerinin çoğu ilçe sakinlerince tüketilir.lçe merkezinde ticari hayat demircilik,bakırcılık,ayakkabıcılık,marangozluk, dericilik,kuyumculuk oto tamirciliği, nakliyecilik dallarında yoğunlaşır. Bazı köylerde kemik tarakçılık yapılır.

4 .Erkek nüfusun bir bölümü inşaat mevsimlarinde duvarcı, yağlı boyacı, inşaat kalıpçılığı,soğuk demirci ve marangoz olarak çevre şehirlere çalışmaya gitmektedir. Çok sayıda yurt dışında çalışan vardır.Özel veya kamu sektörü tarafından işletilen toplu iş yerleri yaygın olmadığından çalışanların büyük bir çoğunluğu küçük esnaf şeklinde çalışmaktadır.

5.İş ve çalışma hayatında eğitim henüz istenilen seviyede olmamakla beraber Çıraklık Eğitimi Merkezi ve Endüstri Meslek lisesinin varlığı ile son yıllarda teknolojik gelişmeye uygun çalışma içine girilmesi hedeflenmiştir.

6.Yörenin çevresindeki (Ankara,İzmit,Karabük)büyük sanayi merkezlerine yakınlığı dışarıya göçe etkendir.

7.İlçede önemli tesis Ankara çıkışında D100 karayolu yanında bulunan Gerkonsan Çelik Kontrüksiyon ve Teknolojik Teçhizat fabrikasıdır.

8.Deri imalathaneleri şehrin kuruluşundan beri çalışan en eski işyerleridir.Şu anda İstanbul'dan sonra ikinci büyük ham deri işleme fabrikaları halinde çalışan bu sektör geleceğe yönelik organize sanayi olma yolunda önemli adımlar katetmiş durumdadır.Bu haliyle Gerede'nin en önemli iş sahalarındandır.Yaklaşık 120 işyerinde 450 esnaf tarafından üretilen deriler İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Konya, Bursa gibi büyük merkezlerden gelen tüccarlar tarafından alınmaktadır.



İlçemizde önemli ticari faaliyetlerden birisi de yılda iki defa olarak Eylül ayında kurulan ve Türkiye'de sayılı büyük panayırlardan birisi olan Gerede Hayvan ve Emtia Panayırıdır. Bu panayırlara yurdumuzun hemen her tarafından satıcı ve alıcılar gelmekte her türlü yiyecek, içecek, giyim, mefruşat, mutfak malzemesi, canlı binek ve besi hayvanları ticareti yapılmaktadır.

Panayırın gelenekselleşmiş yiyecekleri içinde kızartılmış kaz, tavuk, ördek gibi kümes hayvanları, şekerciler tarafından satılan ve çok eski yıllardan beri panayırın simgesi olma özelliğini devam ettiren Şak Şak helvası (sert cevizli helva) ve köfter (cevizli üzüm veya duttan, sucuk şeklinde yapılmış tatlı) bu günlerde kilolarca tüketilen yiyeceklerdendir. Sebze pazarında sebze, meyve, turşuluk, konservelik sebzeler, kavun karpuz kamyonlar dolusu satılmaktadır. Yine yöre halkı tarafından üretilen yayık tereyağı, yoğurt, peynir en fazla ticareti yapılan yiyeceklerdendir.


YÖRESEL YEMEKLERİMİZ

İç Anadolu, Karadeniz bölgelerinin bir geçiş noktası olmasına karşın gelenekselleşmiş Türk yemekleri yöresel değişikliklere uğramadan yenilmektedir. Sayabileceğimiz yöresel yiyecekler şunlardır.

Etli makarna: Evlerde yapılır. Yufka şeklinde açılan çiy hamur içine soğan, maydanoz et karışımı konularak beş altı cm.lik üçken şekiller halinde katlandıktan sonra kaynayan suda pişirilir tepsilere konularak üzerine tereyağı, sarımsak suyu dökülerek yenir. Geredelilerin hala vazgeçemedikleri bir hamur yiyeceğidir. (Ah olsa da yesek!)

Kedi Batmaz: Ceviz büyüklüğünde yuvarlak hamurlar kaynar suda haşlanır, üzerine şekerli su ve tereyağı dökülerek sıcak yenir. Günümüzde yapılmamaktadır.

Höşmerim: Un, süt ve tereyağı ile karıştırılarak iyice kavruluncaya kadar pişirilir, ılık halde üzerine toz şeker dökülerek yenilen bir tatlıdır.

Tirit: Kaz fırında kızartılır. Çıkan yağına önceden hazırlanan ince açılmış yufka batırılarak tepsiye dizilir üçken şeklinde kesilir va kızarmış kazla beraber yenir. Yanında bir baş soğanı eksik etmemek gerekir.

Mıklama: Genelde köylerde yapılır. Soğan kıyılarak kızgın tereyağında öldürülür, kıyma ile karıştırılır, yumurta yerleri açılarak yumurtalar ilave edilir ve üzerlerine kızgın tereyağı dökülür. Hiç karıştırılmadan pişirilerek yenir.

Kaşık helvası: Un iyice kavrularak , yağ ve şeker ilave edilip pişirilir ve kaşıkla şekil verilerek yenir.

Şak Şak Helvası: Şekercilerin yaptığı Gerede'ye has sert cevizli helvadır. Panayır zamanı çok tüketilir.

Düğün Çorbası: Yoğurt, un, yumurta, pirinç ile pişirilip üzerine kızgın tereyağ dökülerek yenir. Davet ve düğünlerin vazgeçilmez çorbasıdır. Halk arasında toyga çorbası "yoğurtlu çorba" olarak bilinir.

Katmerli ve katmersiz gözleme, kül gömeci, cizleme, bazlama diğer yöresel yiyeceklerdendir. Bilhassa köylerde ve fırını olan şehir evlerinde patatesli köy somunu yapılır.





ÇORBALAR

TARHANA ÇORBASI: Gerede'de çok tüketilen bir çorba türüdür. Batı Karadeniz'de , Kastamonu'da yapılan tarhanaya benzer bir şeki1de hazırlanmaktadır; fakat farklı olarak toz karanfil ve damla sakızı konur. Un, tuz, su ye süzme yoğurt yoğrularak iki gece mayalanır. Lokmalar şeklinde çarşaf üzerine serilir ve güneşte kurutulur. Kurutulan tarhana bez torbaya konarak saklanır. Kullanılacağı zaman bir tasa pişirilecek kadarı konur, ılık su ile ıslatılarak iyice ezilir ye kaynayan suya süzülür. Bu çorba için tereyağı ve kışlık olarak hazırlanan kuru kıyma kullanılır. İstenirse tereyağında kızartılan sarımsak da çorbaya ilave edilebilir.

YAYLA ÇORBASI: Bir miktar suda hazır1anan pirinç, un, yumurta, yoğurt karışımı ile terbiyelenir. Üzerine tereyağında kızartılan kırmızı biber ve kuru nane konur. Bir de aynı şekilde yapılan ancak kuru nane yerine maydanoz kullanılan düğün çorbası vardır. Bu çorbaya istenirse haşlanmış nohut da eklenebilir.

OVMAÇ ÇORBASI: Una yumurta kırılır, sıcak süt ile çok katı bir hamur elde edilir. El içinde ovularak pirinç tanesi büyüklüğüne getirilir. Ocakta kaynayan suyun içine bırakılır. Pişene kadar beklenir; tereyağı, soğan, kuyruk yağı kıkırdağı, salça kavrularak Üzerine dökülür.

MERCİMEK ÇORBASI: Kırmızı mercimek bundan 50 sene önce pek bilinmezdi. Daha çok yeşil mercimek ile yapılırdı.Yapılışı şöyledir: Mercimek haşlanır bu esnada içine bir parça çiğ kıyma atılır. Bunun sebebi mercimeğin kararmasını engellemektir. Tereyağı ve un ile miyane hazırlanır, mercimekle birlikte kaynatılır. Bu mercimek süzgeçten geçirilmeden pişirilir.

SÜTLÜ ÇORBA: Yerli halkın köylerinden pazara getirerek sattığı süt ile yapılan daha makbuldür. Bir miktar su katılan sütte pirinç haşlanır. Bol karabiber ile sıcak olarak yenir. Özellikle yaşlılar, bebekler ve hastalar için yapılan bir çorbadır.

KEŞKEK ÇORBASI: Kastamonu mutfağındaki gibi yapılır. Bu çorbaya az miktarda kuru fasulye katılır.Ayrıca pişecek keşkek buğdayı akşamdan buğulanmalıdır. Koyunun gerdan eti ile pek nefis olur.

ERIŞTE Ç0RBASI: Ev makarnası da denen erişte sütle pişirilir, Üzerine karabiber dökülerek yenir.

PAÇA ÇORBASI: Kelle eti ile yapılır. Yoğurt ve un ile terbiye edilir. Sarımsak ve sirke konularak yenir.

BULGUR ÇORBASI: İnce bulgur haşlanır, üstüne süt veya yayık ayranı konur. Ayran ile yapılmışsa üzerine kuru nane serpilir.

PİLAVLAR

NOHUTLU PİLAV: Daha çok Kızılcahamam pirinci ile yapılır. Yarım ölçü et suyu ile yapılırsa daha lezzetli olur.

KAVURMALI PİLAV: Kuzu kuşbaşı kavurması ile pirinç kavrulur. Sıcak su ilave edilerek pişirilir. Elli sene önce evlerde bu pilavın dışında pilav pişirilmezdi. Nohutlu pilav sadece düğünlerde pişirilirdi. Kış için de evlerde kuzu kavurma hazırlanırdı.

ŞEHRİYELİ PİLAV: Gerede'de yapılan pilavlardandır. Tercihe göre arpa veya tel şehriye kullanılır.

BULGUR PİLAVI: Siyez bulguru ile yapılır. Soğan, domates, yeşil biber tereyağında kavrulur. Üzerine et suyu konur. Önceden ıslanmış bulgur bu suya salınır. İstenirse nohut da konulabilir. Özellikle bahar ye yaz aylarında, pikniklerde yenilen bir pilavdır.





SEBZE YEMEKLERİ

Gerede mutfağında sebze yemeklerinin çeşidi oldukça azdır. İklimin sebze yetiştirmeye uygun olmaması bunun başlıca sebebidir. Gerede ve çevresinde çok yetiştirilen patates ise hem yemeklerde hem de ekmeklerde kullanılır. Yörede yetişen ebe gömecinin yemeği yapılır. Soğan, tereyağı, kıyma, domates ve bir avuç pirinç kavrulur. Ebe gömeçleri de bir sure kavrulduktan sonra su ilave edilerek pişirilir. Ispanak da hem yemeklerde hem de böreklerde kullanılan bir sebzedir.

ET YEMEKLERİ

ET HASLAMA: Gerede mutfağında daha çok hamur işleri ve et yemekleri ön plandadır. Daha çok kırmızı et tüketilir. Bundan 40 - 50 sene önce kırmızı et tüketimi çok daha fazla idi. Parçalanan ve yağda kızartılan et, suda haşlanır, içine birkaç tane soğan konur, iyice pişince suyu ile birlikte servis yapılır. Davet etleri haşlandıktan sonra istenirse tepsiye atılır, fırına sürülür, sıcak olarak servis yapılır. Beyaz et olarak kaz, hindi, tavuk, Ördek tüketilir. Bu hayvanlar sonbaharda düzenlenen yöresel panayırlarda kızartılarak ya da canlı olarak köylü halk tarafından satılır.

KIZARMIS KAZ: Kaz temizlendikten sonra beş, altı tanesi bir tepsiye konarak toprak fırına konur. Fırının ağzı sıvanır. Ertesi güne kadar yavaş yavaş pişirilir. Bir de tirit vardır; saçta pişen yufka kaz yağına batırılır. Tepsiye üst üste dizilir, muska şeklinde kesilir. Büyükçe bir tabağa konarak yenir. Kastamonu'da bu yemeğin adı 'banduma' dır.

HİNDİ DOLMASI: Hindi temizlenip, haşlanır. Kuş üzümü, badem, pirinç, tereyağında kavrulur.Daha sonra hindinin içi,bu pirinç ile doldurulur. Tencerede az miktarda su ile yavaş yavaş pişirilir.Aynı şekilde kuzu dolması da (döş) yapılabilir.

EKMEKLER

Şimdi Gerede ekmeklerine geçelim. Gerede'de evlerde yapılan patatesli ekmekler evlerin bahçelerindeki fırınlarda pişirilir. Patatesli somun ekmeği ,un,tuz,su,maya ve haşlandıktan sonra rendelenen patatesten yapılır. Hamur teknesinde yoğurulur ve bir süre mayalanmaya bırakılır. Daha sonra temiz bir bezin üzenine dökülür ve hamur dinlendirilmeye alınır. Daha önce yakılan kızgın ekmek fırına bırakılır.

KÜL KÖMECİ: Un,yağ,yumurta,tuz ve süt büyükçe bir kapta yoğurulur. Daha önce odun ve tezekle yakılan ocakta biriken közün içerisine gömülür. Piştikten sonra dilimlenerek sofraya konur. Bu kömeç günümüzde yapılmamaktadır.

BAZLAMA: Un,tuz,su ye maya bir kapta yoğurulur ve mayalanması için bekletilir. Küçük parçalar halinde el yaslağacında açılıp, kızgın toprak sacın üzerinde pişirilir.

KATMERLİ GÖZLEME: Un,tuz,su,maya ve sıvı yağ ile yapılır. Mayalanan hamur avuç içi büyüklüğünde kesilerek oklava ile açılır.Yağlandıktan sonra katlanır ve tekrar açılır.Kızgın saç üzeninde pişirilir.

KOL GÖZLEMESİ: Un,tuz,su ve maya ile yoğrulan hamur avuç içi büyüklüğünde kesilerek elde yassıltılıp ,kolda sallanarak inceltilir. Kızın sacda pişirildikten sonra üzenine yağ sürülür.

CİZLEME: Kastamonu'da yapılandan farklı olarak yumurta kullanılmaz ve mayalanan hamur yağı kızgın saç üzenine kepçe ile dökülerek pişirilir.

KÖMEÇ: Kuyruk yağı sızdırılınca arta kalan kıkırdak ile yapılır. Tereyağı, yumurta ye kıkırdak yoğurulur, toprak fırında pişirilir. İkindi çaylarında peynir ile yemek pek hoştur.

PUF BÖREĞİ: Yağlanan hamur katmerlenerek açılır, içine peynir konularak kızartılır. Kastamonu'da yapılan puf böreği ile arasında fark yoktur.

SU BÖREGI: Çok bilinen su böreği. Gerede'de çok yapılır. Özellikle nişanlarda, düğünlerde kız evine bu börekten götürmek adettir. Önemli bir husus daha vardır; Gerede'de böreğin içine rendelenmiş kuru kıyma ve salamura peynir rendelenerek konur. İsteğe göre maydanoz doğranabilir.

ETLİ MAKARNA: Yufka şeklinde açılan hamur, içine soğan, maydanoz ve et karışımından küçük parçalar konularak 3-5 cm'lik üçgen şekiller halinde katlandıktan sonra kaynayan suda pişirilir. Tepsi içine konularak üzenine tereyağı ve sarımsaklı yoğurt dökülerek yenir.

KEDİ BATMAZ: Mehmet Caner ve Kazım ÜNLÜOL yazılarında kedi batmazın, ceviz büyüklüğünde yuvarlak hamurların kaynar suda haşlanmak suretiyle yapıldığını yazmışlardır. Oysa kedi batmaz şu şekilde yapılır: Yeterli miktarda mısır unu ve buğday unu üzenine sıcak su dökülerek oldukça cıvık bir hamur haline getirilir. Bu hamur kısık ateşte karıştırılarak pişirilir. Daha sonra büyük bir tabağa kaşık ile dökülür. Üzerine kızarmış tereyağın, toz şeker ve dövülmüş ceviz dökülerek servis yapılır. Kastamonu'da Köle hamuru veya sopa çorbası olarak bilinir.

MIKLAMA (MIHLAMA): Soğanın kıyılarak tereyağında öldürülür ve kıyma ile karıştırılmadan. Yumurta yerleri açılarak yumurtalar kırılır. Hiç karıştırılmadan pişirilerek yenir.

HÖŞMERİM: Bu yemeğin yörede anlatılan hoş bir hikayesi vardır: Köyde yeni evli gelinin eşi askere gider. Gelin izine gelen eşine değişik bir yemek yapmak ister ve şimdiki adı 'höşmerim' olan yemeyi hazırlar. Eşine yemeğin güzel olup olmadığını "hoş mu erim?" diyerek sorar ve o günden beri yemeğin adı ağızdan ağıza değişerek bugünkü halini alır. Yemeğin yapılışı şöy1edir: Un,süt ve tereyağı karıştırılarak iyice kavruluncaya kadar pişirilir. Ilık halde üzerine toz şeker veya bal dökülerek yenir.

PALİZE: Buğday nişasta, şeker, su muhallebi şeklinde pişer. Kaynayınca küçük kaplara konur. Soğuyunca üzenine istenirse eritilmiş tereyağı dökülür.

YALAMUK: Baharda çamların iç zarları soyulur ve süt katılarak yenilir istenirse sütsüz olarak da yenir. Yalamuğun Kastamonu'daki adı 'soymuk'tur.

Muhallebi ,sütlaç diğer sütlü tatlılardandır.

BAKLAVA: Halk ağzında "baklavı" da denir. Mayasız hamurdan yapılır. Süt, yumurta, bir çay bardağın zeytinyağı, çok az miktarda tuz ve yoğurt katılarak yoğurulur. Hamur biraz dinlendirilir. 70 pazı haline getirilir. Buğday nişastası ile pazılar incecik açılır. Açılanlar temiz bir bez üzenine konur. Biraz kuruyunca, tepsiye üst üste dizilir. 10 pazıda bir kere tereyağı ve havanda dövülmüş ceviz içi serpilir. Nişasta katılarak birbirine yapışmasını engeller. Ateşte kızdırılan bir bıçak ile muska halinde kesilir. Büyük toprak fırında dört tepsi bir arada pişirilebi1ir. Pişirme süresi yaklaşık olarak 4 saattir. Bu arada şerbeti kaynatılır. ılık şerbet yine soğuk olarak baklava tepsisine dökülür.

SARILI BURMA: Kastamonu ve Gerede ağzında sarum burma da denir Baklava hamuru ince ince açılır, Üzerine ceviz içi serpilir. Hamur rulo yapılır. Toplam tepsiye konur. Bir de bundan başka tırtır baklavası vardır. Bunda ise açılan pazıya yine ceviz içi serpilir. Oklavaya sarılır, helezon şekli verilerek sıkıştırılıp oklava çıkarılır, kesildikten sonra tepsiye dizilir. Pişirilmesi ve şerbetlenişi baklavanınki gibidir.

TEL KADAYIF: Dökme yada kıyma olur. Pişmiş yufka ev makarnasından daha ince kıyılır, tepsiye tereyağı, ceviz içi ile yerleştirilip pişirilir. Üzerine şerbeti dökülür. isteyen şerbetine su yerine süt de katabilir. Bu halde "sütlü kadayıf "denir. Dökme kadayıf ise şöyle yapılır: Un ve sudan yapılan hamur, altında kömür olan bir sacın üstünde süzgeçten geçinilerek pişirilir. Ceviz içi ile birlikte tepsiye döşenir. Altına ve üstüne eritilmemiş yağ konur, fırına verilip kızarınca sıcağı ile sadece süt dökülür. Yeneceği zaman ise şerbeti dökülür.

UN HELVASI: Miyane helvası da denir. Önemli olan miyanenin rengini ayarlayabilmektir. Miyane yeterince kararınca şerbeti dökülür. Bu helvaya kaşık ile şekil verilir servis yapılır kaşık helvası da denir.

EKMEK HELVASI: Un ve tereyağın pembeleştirilir. Başka bir tencerede şerbeti kaynatılır. Karışımın kıvamı ele alınacak şeki1de olmalıdır. Limon tuzu da konan şerbet elle çevrilerek saç tel haline getirilir. Bu arada miyane tepsiye dökülür. Saç tel haline gelen karışım miyanenin üzenine konur. Üç-dört kişi bu karışıma miyaneyi yedirir ve tepsiye döker. Tane tane kesilerek servis yapılır. Yapıldıktan sonra bir iki gün içinde tüketilmelidir. Eğer yeterince iyi çekilmemişse içinden küçük şeker parçaları çıkabilir. Bunların kalmaması için tepsi ateşin üzenine konularak çevirme işlemi yapılabilir.

REÇELLER

Yörede yetişen kızılcık, vişne, böğürtlen, dağ çileği gibi meyvelerin reçelleri yapılmaktadır. gül yapraklarından da hoş kokulu reçeller hazırlanır. Özellikle Ramazan ayında gül reçeli sofranın vazgeçilmezlerindendir. Gerede'de kuru ve yaş kayısıdan da reçel yapılır.



MANTAR ÇESİTLERİ VE YEMEKLERİ

Yörenin yerli halkı, ilkbahar ve sonbaharda yetişen mantarların kavurarak yada böreklerde kullanarak tüketirler. Bu mantarlardan kanlıca, tereyağında kızartılarak yenir. Tellice mantarı önce haşlanır, eysıran yardımıyla dövülür. Soğan, kıyma ve yumurta ile kavrulur.

Kayışkan mantarı da ayni tellice gibi pişirilerek yenir. Cincile adı yenilen ve çok küçük ve kahverengi olan bu mantar da tereyağında kavrularak yenir.

MUTFAK ETNOGRAFYASI

Köylerde yemekler ocaklarda, kuzine sobalarda, maltızda, odun ve kömür ile;ekmekler, baklavalar ise evlerin bahçelerinde bulunan fırınlarda pişirilir. Yörede hemen hemen evde bulunan mutfak araç ve gereçlerinin bir kısmı şun1ardır:

Hamur Teknesi: Ağaçtan oyulması ile yapılan, boyutları değişen hamur kabıdır.

El Yaslagacı: Ağaçtan yapılan yassı ve küçük sapı olan bir alettir. Bazlamaç yapımında kullanılır.

Pislahaç: Genişliği yaklaşık el kadar olan, ağaçtan yapılmış, yassı ve sapı olan bir alettir. Gözleme, cizleme, yufka çevirmede kullanılır.

Eğsiran: Üçgen şeklinde olan, sapı, hamur kazımada kullanılan, 20-25 cm uzunluğunda demir parçasıdır.

Demir Sac: Yuvarlak şekilli saç parçasıdır. Altında ateş yakılarak uzerinde çizleme, gözleme ve yufka pişirilir.Bir de topraktan yapılan saç vardır. Bu sacda daha çok bazlamaç pişirilir.

Sac Ayağı: Üzerine tencere, taya, sac gibi şeyler koymak için yapılan, üç ayaklı, üçgen biçimindeki demir destektir.

Güveç: Topraktan yapılan pişirme kabıdır.

Sahan: Bakırdan yapılan, kapağı olan, kenarı düz veya iş1emeli tabaktır.

Helke: Taban dan, ağzı geniş, sapı olan uzunca bir kaptır. Daha çok süt konulur. Daha büyüğüne" stil" denir.

İbrik'Ubruk: Yandan kulplu, emzikli, boynu uzun, bakırdan yapılan su kabıdır.

Güğüm: İbriğin daha büyüğüne ve emziksiz olanıdır.

Bunlardan başka oklava, tabla, kazan, kevgin yörede kullanılan diğer mutfak araçlarıdır.


DİĞER TARİHİ ESERLER

ASAR KALESİ:

Kesin tarihi bilinmemektedir. İlçe merkezine yaklaşık 20 km. mesafede, Çağış, Akçaşehir, Ertuğral, Çalışlar köyleri yolu üzerinde her yöne hakim kayalık bir tepe üzerindedir. Tepenin doğu tarafına inşa edilmiş olan kalenin iç kısmında şimdi girişleri kapalı olan kaya içi odalar bulunmaktadır Tamamen kayalık bir alan olan tepenin kuzey ve batı yönleri doğal sur halinde olup kaleye buradan çıkmak imkansız görünmektedir. Gerek yapı tarzı gerek hakkında aşağıda anlatılan hikaye kaleyi oldukça ilginçleştirmektedir. Çevreye olan hakimlik ve çevredeki mükemmel tabiat güzellikleri bilhassa fotoğraf meraklılarının ilgisi olacaktır.

Hikayeye göre kale ile kalenin doğusunda bulunan kalenin bulunduğu tepeden den daha alçak olan tepe arasında Ulusu deresi altında bir geçitle bağlantı bulunmaktadır. Aslında halk bu küçük tepede kurulu şehirde yaşamakta ve bir düşman saldırısı anında dere altındaki geçit vasıtasıyla Asar Kalesine çıkarak kendisini savunmaktadır.



KEÇİ KALESİ :

Şehrin kuzeyinde Arkut dağı tepesinde,şehre 5 km. uzaklıktadır. Bitinyalılar zamanındandır. 1995'de restore edilmiştir.Şu hikaye rivayettir.

Bir düşman saldırısı üzerine şehir halkı mal ve hayvanları ile kaleye sığınır (veya zaten kale içinde yerleşiktirler). Etrafa hakim bir büyük tepe üzerine yapılmış olan kale Geredeliler tarafından uzun süre istilacı düşmana karşı savunulur. Düşman tabii yapı ve Geredelilerin izin vermemesi üzerine kale etrafına yerleşmiş ve kaleyi almak için gündüzleri saldırmakta fakat muvaffak olamamaktadır. Bu nedenle onlarda bıkkınlık meydana gelmiştir. Zamanla kalede yiyecek sıkıntısı başlar şartlar Geredeliler için ağırlaşmaktadır. Bir gece kaledeki tüm keçilerin boynuzlarına mumları takarak yakıp kalenin dışına salıverirler ve hayvanları düşman karargahına sürerler. Düşman bir anda neye uğradığını şaşırır. Karanlıkta ellerinde ateşlerle çok büyük bir ordunun üzerlerine geldiğini sanarak bozguna uğrayıp kaçışırlar,dağılıp giderler. Geredeliler keçileri sayesinde istiladan kurtulmuştur. Hikayeye göre kalenin ismi artık Keçi Kalesi olarak anılmaya başlar.

Not:Bazı kaynaklarda bu hikayede kaledekiler Rumlar, kaleyi kuşatanlar ise Türklerdir.





KİLİSELİ TÜCCAR HANI :

Bizanslılardan kalma konaklama hanıdır. (Bizans döneminde kilise olarak kullanılmış olması yapı şekli ve kullanma alanı nedeniyle kuvvetle muhtemeldir.) Kitirler mahallesinin çarşı bölümünde bulunan yapı iki katlı olup alt katı hayvan barınağı, alışveriş merkezi ve kahvehane bölümünü üst katı ise konaklama odalarını kapsar. Binaya güneyde at arabası ve suvari girecek kadar büyük bir kapıdan girilerek Üstü açık büyük bir avluya geçilir. Avlu etrafında alt kat batı ve kuzey cepheleri taş, doğu cephesi ahşap sütunlarla çevrili odalar halindedir. Bu bölüm dinlenme ve alış veriş yapmaya müsait tarzdadır. İki ahşap merdivenle çıkılan üst katta ise yatak odaları bulunmaktadır


YAYLALAR



Eşsiz tabii güzellikleri ile, ormanla iç içe olan şehrimiz tertemiz havası pırıl pırıl gökyüzü ve çam kokuları ile son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin ve kamp yapmak isteyen spor kulüplerinin ilgi odağı halindedir. Yine son yıllarda gündemde olan dağ turizmi için de yaylalar, av sahaları çok elverişli durumdadır. Geçmiş yıllarda yazın geleneksel olarak yaylalara hayvancılık ve yakıt ihtiyacı için çıkan halk, bugün daha çok dağ havasında, gürültüden uzak bir ortamda dinlenmeyi düşünerek bu geleneği devam ettirmektedir.

Bu haliyle Esentepe ve Arkut dağlarındaki yaylalar, mesire alanları yerli ve yabancı turistlerin dinlenme yerleridir. Bilhassa yazın bu yerler piknik yapanlarla dolup taşmakla birlikte doğal yapı bozulmamış olup çevre temizdir.

Hacı Veli, Seviller, Rumşah, Hasbeyler, Bucak, Deyişler, Aydınlar, Ibrıcak, Sofular, Tokular, Mangallar, Kabaklar, İmreşe, Sungurlar, Gaziler, Kıncallar, Emirler, Ümitköy, Ahmetler, Demirciler, Bıçakçılar, Yağdaş, Dikmen, Çayören Güney, Çayören, Bahçedere, Gökçeler, Avşar, Virançık, Ulaşlar, Seyitler, Çukurköy, Salur, Samat, Havullu, İnköy, Ağızörengüney, Kazanlar, Aşağıovacık, Demirler, Yukarıovacık, Elören yaylaları şehrin kuzey ve güneyindeki dağlarda bulunan yaylalardır.

Günümüzde sayıları azalmakla beraber Geredeliler, bu yaylalara gerek hayvan besleme, gerek kışlık yakacak temini için yazları çıkmaya devam etmektedirler. Son yıllarda sadece mesire amaçlı yaylaya çıkıp kalanlar da vardır.

Yünlü Yayları Şehrin güneyinde 20 kilometrelik mesafede Ankara D100 karayolu etrafında yemyeşil yayla alanları üzerindeki geçici yerleşim yerleridir. Şehirden güneye doğru gidildikçe köknar ağaçları yerlerini burada sarı çamlara terk eder. Şehir içme suyunun bu mevkideki su havzalarından temini için çalışmalar devam etmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
YORGUN-78
Özel Yönetici Inanc Ailesi
Özel Yönetici Inanc Ailesi
YORGUN-78


Online Puan :
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Left_bar_bleue10 / 99910 / 999YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1306
Kayıt tarihi : 11/03/09
Yaş : 43
Nerden : kocaeli

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Empty
MesajKonu: YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 3   YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI EmptyCuma Eyl. 11, 2009 12:08 pm

ILK OKULDAN ASKERE KADAR ....78 - KARABÜK

KARABÜK VE SAFRANBOLU RESIMLER
SAFRANBOLUYA GIDERSENIZ RAHBERLIK YAPILIR Smile)))) 4 SENE YATILI KARDIK NASIL OLSA



YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 4146330karabuk06YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 2286karabuk2
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg1hYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg6w
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg9vYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Karabuk2
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Karabukunsesikarabuk24YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Safran1
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 77700746YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 24839059
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 4146330karabuk15YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Cicihamamkarabuk
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg2uYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg7p
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI KarabukYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Karabuksafranbolu
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Karabukuyduresimleri611YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Wwwresimcitycomkarabukr
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 17673229




İSMİ SEHİRLE BUTUNLESEN VE KARABÜKÜ KURAN FABRİKA.. KARABÜK DEMİR ÇELİK FABRİKASI
BİRER KAMU KURULUSU OLAN EREGLİ DEMİR ÇELİK VE İSKENDERUN DEMİR ÇELİK FABRİKASINI KURAN FABRİKA
SADECE HADDAHANELER BÖLGESİNDE 50 TOPLAMDA 80 YAKIN OZEL SEKTOR HADDAHANE KURULMASINA ONCÜ FABRİKA
O YUZDEN ADINA FABRIKALAR KURAN FABRIKA DENILEN KARABÜK DEMİR ÇELİK FABRİKASI SEHRİN SİMGESİ


YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0103YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 4146330karabuk05YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg4
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Karabuk2YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0110YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0209
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg3bYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Fg5fsYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0108
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0202YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Sayfa0212



KARABÜK TARİHİ


İlk Çağ'da Karabük

İlkçağda Karabük, Hititlerden başlamak üzere Frig, Helenistik Krallıklar ve Roma döneminde geniş çaplı olarak yerleşmeye konu olmuştur. Karabük'ün, Hititler döneminde yerleşmeye konu olan İlçesi; Eflani'dir. Hitit metinlerinde kentin en eski adının Haluna (Yün) olarak geçtiği bilinmektedir. Ovacık'ın Kışlaköy'ü, Frigler döneminde yerleşmeye konu olmuştur. Burada bulunan Hesem Değirmeni'nin kapısındaki yapı taşının Frigler dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Helenistik Krallıklar döneminde özellikle Eflani, yerleşmeye konu olmuştur. Helenistik Krallıklardan Bitinler, Roma'nın Batı Karadeniz Bölgesini (Paflagonya) ele geçirmesini önlemek için Eflani'de üs oluşturulmuş ve bölgenin savunmasını buradan gerçekleştirmişlerdir (M.Ö.70). Eflani'nin tarihte bilinen ikinci adı Bitinya Kralı Nikomedes'in oğlu Phylomenes'ten dolayı, "Phylomenes Yurdu" olarak bilinmektedir. İlkçağın son Devleti olan Roma, M.Ö.1, yüzyılda Anadolu'ya girince önem verdiği yerlerden birisi de Batı Karadeniz Bölgesi olmuş, bölgenin ormanları ve madenlerini emperyalist bir politika izleyerek kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı bilmiştir. Roma'nın bu amaçlarla Karabük İli sınırları içinde kurduğu en önemli kentler Eskipazar sınırları arasında yer almaktadır. Bunlar, Hadrianapolis ve Kimistene adı ile anılan yerleşme alanlarıdır. Bunun yanısıra Karabük'te Bürnük Köyü, Üçbaş Köyü, Bulak Köyü; Ovacık'ta Pürçükören Köyü, Roma Dönemi kalıntıları ile adeta tarihi tanıklık yapmaktadırlar.


Karabük Adının Kaynağı

Karabük adını, üzerinde yaşadığı coğrafi ortamdan almıştır. "Kara" ve "Bük" sözcükleri, kara çalılık yer anlamında, Karabük adının oluşumuna kaynaklık yapmıştır. Bu topluluklarda yaşayan Türkmen toplulukları, Karabük cemaati adını bu biçimde almışlardır. Türkiye'de 14 yer ve mevki adının bugün Karabük şeklinde geçmesi, cemaatlerin bu topraklardan diğer yerlere göç ettiği görüşünü kuvvetlendirmektedir.

Karabük'ün Kuruluşu

Karabük bir Cumhuriyet şehridir. Safranbolu ilçesinin bir köyü olan Öğlebeli'nin 13 hanelik mahallesi olan Karabük, 1935 yılında Ankara-Zonguldak demiryolunun açılmasıyla bugünkü istasyonun olduğu yere bir ad verilmesi gerektiğinde 13 hanelik Karabük mahallesi istasyonu adı verilmiştir. Böylece Devlet Demir Yolları haritasında Karabük adı geçmiştir. Yöre halkı tarafından "Kara" taşlık, çorak,dağlık, "Bük" çalılık ve fundalık anlamında kullanılırdı, "Kara" ve "Bük" sözcüklerinin birleşmesiyle Karabük adı verilmiştir.
Bir başa kaynağa göre "Karabük" bir Türkmen kolunun adı olup ülkemizin çeşitli ilçelerine bağlı yedi adet "Karabük" adlı köy bulunmaktadır. Safranbolu ilçemizde de Türkmen boy ve aşiret topluluklarının adını taşıyan köyler bulunmaktadır.
1937 yılına kadar 13 hanelik bir mahalle iken 3 Nisan 1937 yılında Demir-Çelik Fabrikalarının temelinin atılması dolayısıyla, Karabük Türkiye ve Dünyada duyulmuş oldu. Demir ve Çelik Fabrikalarının kuruluşu sürerken diğer taraftan Karabük şehrinin temelleri de atılır. 1941 yılında Safranbolu ilçesine bağlı bucak, Demir-Çelik Fabrikalarının genişlemesiyle Karabük'ün nüfusu da her geçen gün artar ve 1953 yılında ilçe ve 1995 yılında ise Türkiye'nin 78. ili olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra oluşan ilk şehir olduğu için Karabük bir Cumhuriyet şehridir.
Kent planının da fabrika ile birlikte çizildiği Cumhuriyetin ilk ve tek planlı sanayi kenti Karabük, sosyal ve kültürel yönden de çağdaş bir kent konumundadır. Karabük ,ülkemizin sanayileşmede ilk adımın atıldığı yer olmanın ötesinde, ilçeleriyle birlikte sahip olduğu tarihsel değerleri ve doğal güzellikleri ile tüm Türkiye ve Dünyada öne çıkmaktadır.
Karabük, Türk Ulusunun tarihinde, sanayileşmeyi simgeleyen kent olmanın hakli gururunu taşımaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ******'ün sanayileşme yolunda aldığı karar üzerine, Türkiye'nin ilk entegre demir-çelik tesisinin yeri için, maden kömürü havzasına ve sahile yakınlığı, demir yolu güzergahında bulunuşu ve stratejik uygunluğu nedeniyle Karabük seçilmiştir.
Temeli atıldığında 3 Nisan 1937 tarihinden üç yıl gibi kısa bir süre içinde tesisler belli Periyodlarda işletmeye alınmış, ilk ürünlerini de 1940'tan sonra vermeye başlamıştır. Karabük'te kurulan Demir-Çelik Fabrikası çevrede özel sektörün de kurulmasını sağlamış ve birbiri ardına irili ufaklı haddehaneler ,dökümhaneler kurulmuştur. Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları, fabrika yapan fabrika olması özelliği ile,Türkiye'deki sanayi hareketinin öncüsü ve okulu olmuştur. Karabük Demir-Çelik 5 Nisan 1994'te özelleştirme kapsamına alınmış; 1995'te çalışanlar, Karabük halkı, esnafı ve sanayicilerinden oluşan Kardemir Şirketine devredilmiştir. İlk olarak modernizasyonlar ile Teknolojisini yenileyen Kardemir, yeni yatırımlar ile hedeflerini genişletmektedir.






Türkiye'de ekonomik ilkeler içinde demir çelik sanayi kurulup kurulmayacağının incelenmesine, 1925 yılında İktisat Vekaleti tarafından başlanmıştır.
1925, yılında, bir taraftan petrol yataklarının incelenmesi için Lüksemburg'lu Dr. Lucius, diğer taraftan kömür ve demir cevherini incelemek için de Avusturya'dan Leopen Maden Mektebi profesörlerinden Dr. Granigg getirilmiştir.
Dr. Granigg, Türkiye'de demir çelik sanayi kurmaya elverişli demir cevherinin bulunup bulunmadığını, maden kömürlerimizin demir çelik sanayinde kullanılacak kok kömürü yapımına elverişli olup olmadığını, demir çelik sanayinin ekonomik bir şekilde Türkiye'nin neresinde kurulması gerektiğini incelemek üzere görevlendirilmiştir.
Dr. Granigg'in çalışmaları sırasında Ticaret Vekaleti'nde bir Genel Müdürlük kurularak uzmanlara madenlerimiz incelettirilmiş, Belçika'da Maurice ve Almanya'da Koppers firmalarında kömürlerimizin koklaşma testleri, Lüksemburg'da Medinger'de demir cevherinin analizleri yaptırılmıştır. Ancak, bu çalışmalara devam edilmemiş ve demir çelik sanayinin kuruluşu 1928 yılına kadar gündeme gelmemiştir.
1928 yılı başlarında Erkan-ı Harbiye'de bir toplantı yapılarak Demir Çelik Sanayinin durumu yeniden incelenmiş ise de bütçeye ödenek konulmadıgından Demir Çelik Sanayinin kurulması işi ikinci kez karara bağlanamamıştır.
Türkiye'de Demir Çelik Sanayinin kurulması çalışmalarına 1932 yılında Rus heyetinin incelemeleri ile başlanmıştır. Heyetin verdiği raporda, 1929-1930 yılları gümrük istatistiklerine göre yılda 150.000 ton demire sürüm bulunabileceği, gelecekteki ihtiyaç da düşünüldüğünde 300.000 ton/yıl üretim yapacak yüksek fırınlara gereksinim duyulacağı, yüksek fırınların işletilmesi için kurulacak kok fabrikasından da kimya sanayi bakımından çok önemli yan ürünler elde edileceği, ağır sanayi merkezi çevresinde kurulacak sülfirik asit ve diğer yan sanayinin ekonomik olacağı saptanmıştır.
Nihayet, ağır demir sanayinin kuruluş yerinin tespiti ve diğer sorunların incelenmesi için, Sümerbank ve Erkan-ı Harbiye birlikte incelemelerde bulunarak Birinci Sanayi Planı'nında yer alan ağır demir sanayinin kesin olarak kurulmasına karar verilmiştir. Kuruluş yeri için KARABÜK yöresini uygun bulmuşlardır.
Türkiye'de ağır demir sanayinin ( Demir Çelik Sanayinin ) kurulmasına dair kanun 17 Mart 1926 yılında kabul edilerek 29 Mart 1926 tarihli 334 sayılı Resmi Gazetede, 786 No.lu Kanun olarak yayınlanmıştır.
Demir Çelik Sanayinin kurulması için 1925 yılında incelemelere başlanmasından sonra, bu sanayi için uygun bir yerin seçilmesi sorunu ile de ilgilenilmiş ve zaman zaman değişik fikirler öne sürülmüştür.
Bu konuda, Amerika'lı iktisatçılar ve Rus heyeti incelemeleri ve SÜMERBANK ile ERKAN-I HARBİYE mümessillerinden bir kurul çalışmaları sonrası Demir Çelik Sanayi kuruluş yeri için, maden kömürü havzasına yakın olan "KARABÜK" seçilmiştir.
Karabük'ün seçiliş nedenleri olarak şunlar gösterilmektedir.
a) Maden Kömürü havzalarına yakınlık
b) Demiryolu güzergahı üzerinde oluşu
c) Yörenin işçi yerleşmesine uygun oluşu
d) Jeolojik bakımdan ağır endüstri kurulmasına elverişli oluşu.
10 Kasım 1936 tarihinde İngiliz Hükümeti ile imzalanan 2,5 milyon Sterlinlik bir kredi anlaşması üzerine H.A. Brassert firmasına ihale edilen tesislerin temeli; 3 Nisan 1937'de zamanın Başvekili İsmet İNÖNÜ tarafından atılmıştır. Yer olarak ise Zonguldak İlinin Karabük Köyünde Filyos Irmağının kolları olan Soğanlı ve Araç Çaylarının birleştiği alanda ki geniş çeltik tarlaları seçilmiştir. Böylece Karabük'te çeltik tarımından çelik sanayiine dönülerek Türkiye'nin ilk ağır sanayi hamlesi başlatılmış oldu.
1 Mart 1938'de teknolojik montaj çalışmalarına başlanılan ülkemizin ilk entegre demir çelik tesisleri, kurucu İngiliz firması uzmanları ile birlikte, Türk mühendis, teknisyen ve işçilerinin azami gayretli çalışmaları sayesinde 2 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak, 6 Haziran 1939'da Kuvvet Santralinin işletmeye alınmasına müteakip, diğer tesisler de peyderpey işletmeye alınmışlardır.
3 Nisan 1937'de temeli atılarak kurulan Demir Çelik Fabrikaları 13.05.1955 tarihine kadar Sümerbank'a bağlı “Demir Çelik Fabrikaları Müessese Müdürlüğü” adı altında çalışmıştır. Müessese, 13.05.1955 tarih ve 6559 sayılı kanunla bağımsız bir KİT durumuna gelmiş ve “Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü” adını almıştır.
21.06.1955 tarihinde Etibank'ın bir müessesesi olan Divriği Demir Madenlerini de bünyesine alan ve Genel Müdürlük olarak faaliyet gösteren Karabük Demir Çelik Fabrikaları bünyesinde deneyimli montaj elemanları da yetiştirerek Türkiye'de ağır sanayiinin, Erdemir ve İsdemir'in kurulmasına da öncülük etmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
YORGUN-78
Özel Yönetici Inanc Ailesi
Özel Yönetici Inanc Ailesi
YORGUN-78


Online Puan :
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Left_bar_bleue10 / 99910 / 999YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1306
Kayıt tarihi : 11/03/09
Yaş : 43
Nerden : kocaeli

YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Empty
MesajKonu: YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 4   YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI EmptyCuma Eyl. 11, 2009 2:52 pm

SON OLARAKTA YASADIGIM SEHİR 41-KOCAELİ ( İZMİT )



YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 02pr7YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI AkocaYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Kf11sx4
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Kocaeli1YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Kocaeliresim23122YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Akam21
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI KerpeYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI KitabookukocaeliYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Kocaeli2
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI KocaelisaatkulesiYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 83082YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Darblue020021185143739
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dsc00111183320185YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dscn5413nd3YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dscn5516mm0
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Grnt002er2YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Iz1661190715234YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Resim0761186913920
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI 83086YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Darkblue010491180263329hYORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dscn5338op8
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dscn5501wa3YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Dscn5517td7YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Iz1111190715120
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI Izmitsekapark1178232010






Kocaeli’nin Tarihçesi



Dünya’nın önemli yollarının kavşak noktası durumunda olan Izmit ve civarında tarih öncesi çağlardan yaklaşık olarak M.Ö. 3000’den itibaren insanların yaşamakta olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Günümüze kadar devamlı iskan edilmiş olan Izmit’e ait, ilk deliller M.Ö. 12 yy.’a kadar dayanmaktadır. Bu tarihlerde Frigler bölgeyi ellerinde tutmuş, ardından Yunanistan’ın Megara şehrinden kendilerine yeni bir yer aramak için yola çıkan göçmen bir grup, şimdiki Başiskele mevkiinde ASTAKOZ adını verdikleri şehri kurmuşlardır.

Trakia kralı Lysimakhos’un ASTAKOZ ‘u tahrip ettirmesiyle bugünkü Izmit’inde üzerinde bulunduğu yamaçlara NIKOMEDIA adında yeni bir şehir kurulur. M.Ö. 262 yılında şehri inşa ettiren Büyük Iskender’in Anadolu’yu fethetmekle görevli kralı Nikomedes, şehre eşinin ismini vermiştir. Giderek yükselen Bitinya Krallığı’nın merkezi Nikomedia, büyük Helenistik şehir olur. M.Ö. 91 – 94 yıllarında Romalılara bağışlanır. M.S. 284 yılında imparator Diokletionus, Nikomedia’yı yeniden başkent yapar. Onun zamanında Nikomedia; Roma, Antakya, Iskenderiye’den sonra dünyanın dördüncü büyük şehridir.

11. yy.’ ın son çeyreğinde Nikomedia, Selçuklular tarafından zaptedilir. I. Haçlı Seferi’nde geri alınan Nikomedia, bir süre Latinlerin işgalinde kaldıktan sonra tekrar Selçuklular’a geçer. Orhan Gazi zamanında, Adapazarı ve Hendek yöreleri valisi Akçakoca, kenti alınca şehir Osmanlı Devleti’nin egemenliğine girer. Başlangıçta Iznik’in yan komşusu anlamında Iznikmid olan bu şehrin adı, zamanla Izmit’e dönüşmüştür.

1888 yılına kadar Istanbul’a bağlı kalan Izmit bu tarihten sonra ayrı bir kent olur. Istiklal harbi öncesi Ingiliz ve Yunanlı kuvvetlerin işgalinde kalan şehir 28 Haziran 1921’ de kurtarılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da Kocaeli vilayetinin merkezi olmuştur.

Cumhuriyet döneminde bölgeye yapılan sanayi yatırımları ile sanayi alt yapısı tamamiyle şekillenir, hem devlet hem de özel girişimler artar. Bugün ileri düzeyde sanayi ve endüstri kenti olan Kocaeli, çevresi ile demiryolu ve en geniş karayolu ağına sahiptir. Bunun yanısıra Derince ve Izmit limanlarıyla da dünyanın dört bir yanına deniz yolu bağlantısı kurmuştur.

Yüzölçümü açısından küçük bir il olan Kocaeli, gerek sanayi sektöründe üretim, katmadeğer gerekse bu sektörde çalışan insan açısından sadece Türkiye için değil, dünya içinde ilginç bir örnektir.

Doğal güzellikleri, plajları, yaylaları, kayak merkezi ve tarihi eserlerinin yanında Karadeniz ve Marmara Denizi’ ne olan kıyıları, Kocaeli iline ticaret ve turizm açısından da ayrı bir dönem taşımaktadır.



Kocaeli’nin konumu


Kocaeli; Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Marmara Denizi’nin ve Marmara Bölgesi doğusunda yer alan bir ildir. Gebze, Körfez, Karamürsel, Gölcük, Kandıra, Derince ve merkez ilçe Izmit olmak üzere toplam yedi ilçeden oluşur.

Kuzeyde Karadeniz. Doğuda ve güneydoğuda Sakarya, güneyde Bursa, batıda Yalova ve Istanbul illeri yer almaktadır. Türkiye’nin en küçük 6. ili olan Kocaeli’nin yüzölçümü 3.505 km’dir. 1997 yılında yapılan sayıma göre nüfus 1.177.379 olup km ye 343 kişi düşmektedir. Kara, demir, deniz ve hava yolu ulaşımları ile Türkiye’nin en önemli geçiş noktalarından biridir.



Izmit
Kocaeli’nin merkez ilçesi olan ve aynı adı taşıyan Izmit, Körfez’in doğu ucuna yakın olan bir kıyı kentidir. Türkiye’nin Asya ile Avrupa arasındaki en önemli geçiş güzergahının üzerinde kurulmuş, tarihi bir kenttir. Büyük sanayi kuruluşlarının ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu Izmit’in nüfusu köy ve bucaklarıyla birlikte toplam 342.178’e ulaşmıştır. Izmit sanayi kenti olarak tanınmasının yanı sıra, kültür, sanat ve eğitim kenti olma yolunda ciddi atılımlar yapan bir kenttir. Kente özgü bir tatlı olan pişmaniye ile de dünya çapında bir üne sahiptir.

Derince

Osmanlılar döneminde “Çınar Çayırı” olarak alınan ve I. Selim zamanında Çınarlı Köyü olarak kayıtlara geçen bir yerleşim yeridir. Etkin ve hızlı gelişen sanayileşmenin getirisiyle yoğun şekilde göç almış; hızla artan nüfusu ile gelişerek 1999 yılında ilçe olmuştur. Ilçe nüfusu yaklaşık 101.182’dir. Istanbul ile Anadolu arasında geçiş sağlayan yolları ve Marmara Denizi’nde boğazların trafik ve navlun yükünü hafifletici etkisi olan Derince Limanı; çok etkin dağıtıcı – toplayıcı Ro-Ro seferlerini yürütmektedir. Kocaeli ilinin sanayi özelliklerini yoğun bir şekilde bünyesinde barındıran Derince, büyük sanayi kuruluşlarının yanısıra iş merkezleri ve küçük sanayi kuruluşları ile de ilimizin sanayi merkezlerindendir. Derince, Çenesuyu ile de ülke çapında bir üne sahiptir.

Gölcük
Izmit Körfezi’nin güney sahilinde yer alan ilçe, Izmit’e 16 km uzaklıktadır. 199 km2 yüzölçümü olan Gölcük, Samanlı dağları ile Izmit Körfezi’nin arasında bulunmaktadır. Gölcük kent merkezi, Izmit – Bursa karayolunun iki yanında doğu – batı yönünde dar bir şerit halinde uzanan yerleşimin uzunluğu 3.5 km, kuzey – güney yönünde genişliği ise 1 km’dir. Kuzeyden Körfez, güneyden dik yamaçlar, batıdan geniş bir alanı kaplayan askeri alanlarla sınırlanmıştır. Nüfusu 132.887’dir.

Türkiye’nin en gözde ilçelerinden biri olan Gölcük 17 Ağustos 1999 Marmara felaketinde çok büyük hasarlar almıştır.

Körfez
Izmit’in batı sahilinde kara ve demiryolu üzerinde yeralmaktadır. Izmit’e 17 km uzaklıkta ilçede sahil kıyısında bulunan ve Türkiye’nin sayılı otomobil pistlerinden olan Körfez pisti, kirazı, sahil yolunda bulunan çay bahçeleri ile günübirlik dinlenme merkezidir. Ilçede Tüpraş, Petkim, Igsaş gibi büyük sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Nüfusu 101.765’dir. Körfeze bağlı Hereke beldesi meşhur ipek halıları ile ün yapmış bir yöredir. Ayrıca Sümerbank’a ait halı fabrikası da bu beldededir. Alman imparatoru Kaiser Wilhelm’in Osmanlı Imparatorluğunu ziyareti için özel olarak Yıldız Sarayının minyatürü olarak yapılan köşk da fabrika sınırlarının içinde yer almaktadır.

Kandıra
Izmit Körfezi’nin kuzeyinde Karadeniz sahilindedir. Ilçe, kuzeyde Karadeniz’in engin sularına yaslanırken, doğuda da Sakarya iline bağlı Kaynarca ilçesi ile sınırlıdır. Batı sınırında Istanbul’un Şile ilçesinin, Ağva kasabası ile komşu olan Kandıra’nın güney sınırını il merkezine bağlı olan köyler oluşturur. Izmit’e 45 km uzaklıktadır. Ilçenin nüfusu 50.214’dür. Bizanslılar ilçeye santral anlamına gelen “Kentri” adını vermişlerdir. Kerpe Bitinya Krallığı’nın ardından Roma, Bizans ve Ceneviz gemilerinin uğrağı haline gelmiştir. Osmanlı döneminde Istanbul’un odun kömürü, tomruk gibi ihtiyaçları Kerpe’den sağlanmıştır. Kandıra Orhan Bey zamanında Kocaeli Fatihi adıyla anılan Akçakoca Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1868 yılından önce Kandıra Üsküdar kazasına bağlı bir nahiye iken ilçe olunca bağımsız Izmit Sancağı’na bağlanmıştır. Kandıra ilimizdeki temiz sahilleri nedeniyle yaz aylarında turizm faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ilçedir. Babadağı tepesinde Kocaeli Fatihi Akçakoca’nın anıt mezarı bulunmaktadır. Yöreye özgü Kandıra bezi köy evlerindeki tezgahlarda dokunup, eski Türk motifleriyle işlenerek beğeniye sunulmaktadır. Hindisi ve yoğurdu ile haklı bir üne kavuşan Kandıra, meşhur süsleme taşları ile de çok iyi tanınmaktadır.

Karamürsel
Izmit Körfezi’nin güney kıyısında, Izmit-Yalova kıyı yolu üzerinde kurulmuş 46.229 nüfuslu bir ilçedir. Karamürsel’in doğusunda Gölcük, güneyinde Iznik, batısında Yalova, Kuzeyinde ise Marmara Denizi yer almaktadır. Izmit’e 34 km uzaklıktadır. Ilk Osmanlı Kaptan-ı Derya’sı Karamürsel Bey’in anıt mezarının da bulunduğu ilçe; sahildeki çay bahçeleri, parkları, yürüyüş alanları, restaurantlarıyla, ilgi çeken mekanlardandır. Karamürsel sepetiyle tanına bu yöremiz, sera çiçekciliğinde de büyük ilerlemeler kaydetmeştir.

Gebze
Izmit Istanbul karayolu üzerinde Izmit’e 51 km uzaklıktadır. Büyük sanayi kuruluşları yanında Türkiye Bilimsel ve Teknik araştırmalar Kurumu (TÜBITAK-MAM) ve Gebze Ileri teknoloji Enstitüsünde bulunduğu ilçenin nüfusu 402.926’ya ulaşmıştır. Kartacalı Komutan Hannibal’ın mezarı, Arkeolog ressam Osman Hamdi Bey’in Müze – Evi ile Mimar Sinan’ın eseri Çoban Mustafa Paşa Külliyesi Gebze’nin önemli tarihi eserlerindendir.

Gebze’de ikinci konut ağırlıklı yerleşim birimlerinden Darıca – Bayramoğlu, yazlık siteleri ve sahili Gebze’nin önemli tatil beldelerindendir. Ballıkayalar Tabiat Parkı, Darıca Bayramoğlu Kuş Cenneti ve Temalı Parkı da ilçenin doğal güzelliklerini oluşturmaktadır.

TURISTIK YERLER - DOĞAL GÜZELLIKLER

Kerpe

Kandıra'ya 10 km. Izmit'e 50 km. uzaklıktaki masmavi denizi, çam ormanları ile şirin bir Karadeniz köyüdür.

Antik bir kent üstüne kurulan Kerpe, 150 metreye kadar sığ denize ve eşşiz kumsallara sahiptir. Günübirlik kullanım olanakları olduğu gibi motel ve pansiyonları da vardır. Doğal kumsalları, zengin balık çeşitleri, tertemiz çam havası bozulmamış doğal plajları ile adeta bir tutku beldesidir.

Kefken & Pembe Kayalar

Kandıra'ya 20 km. uzaklıktaki Kefken, kıyı yerleşimleri içinde en gelişmiş olanıdır. Denizi, kumsalları ve çam ormanları en önemli özellikleridir.

Pembe kayalar mevkii, ilginç jeolojik yapısı nedeniyle görülmesi gereken yerlerdendir. Suyun içinde yumuşak olan kayalar çıkarıldıktan sonra sertleşmektedirler. Bu özelliklerden dolayı Osmanlı döneminde insan gücüyle dikdörtgenler şeklinde kesilerek, deniz yoluyla Istanbul'a getirilmiş Sultanahmet Camii dahil bir çok caminin yapımında kullanılmıştır. Bölgede balıkçılık oldukça gelişmiş ve büyük balık üretim istasyonları kurulmuştur. Amatör sualtı avcıları için de çeşitli olanaklar sunmaktadır.

Cebeci

Kandıra'ya 27 km. uzaklıktaki Cebeci, temiz denizi, kumsal ve çam ormanları ile tatil cennetidir. Ayrıca Eylül - Ekim aylarında yaban ördeği, çulluk ve sülün açısından zengindir. Cebeci'de günbatımı seyretmek yörenin çekiciliğini arttıran unsurlardan biridir. Cebeci'nin karşısında Kefken ve Giresun Adası olmak üzere iki ada bulunmaktadır. Kefken Adası, Karadeniz'de üzerinde insan yaşayan tek adadır. Ayrıca gemilerin barınabileceği limanı da vardır. Cebeci'de "cik cik" denilen kum midyeleri çok ünlüdür.

Sarısu & Bağırganlı

Sarısu Kandıra'ya 8 km. uzaklıktaki Babaköy sınırları içinde Sarısı Deresi'nin Karadenizle birleştiği yerde kurulmuştur. Ağaçlar arasından süzülerek gelen Sarısu deresinde sazan, tatlısu levreği ve çeşitli tatlısu balıkları üretilmektedir. Sarısu 1 km uzunluğundaki kumsalı ve masmavi denizi ile gerek günübirlik turizm, gerekse çadır turizmi ve kampinge uygun bir köydür. Denize girmek için dereyi salla geçmek gerekmektedir.

Bağırganlı'ya Ağva - Kandıra yolu üzerinden Sofalı ayrımı ile 13 km sonra ulaşılır. Köyün sahil şeridinde kır gazinoları ve cafeler bulunmaktadır.

Eskihisar

Gebze'nin güneybatısında, ilçe merkezine 6 km. uzaklıktaki Eskihisar, Istanbul-Ankara karayolu ve Gebze istasyonu ile bağlantılıdır. Eski çağlarda Izmit Körfezi'nin güneyindeki geçişi kontrol altında tutan önemli bir geçit olma özelliğini uzun süre korumuştur. Bugün Körfez geçişinin en önemli geçiş noktasıdır. Her yarım saatte bir karşılıklı kalkan feribotlar, Eskihisar-Topçular arasında binlerce otomobilin Körfez'den geçmesini sağlar. Eskihisar Köyü tarihi ve mistik kokusu, balıkçıları, limanı ve kalesi ile dinlendirici bir özelliktedir.

Tavşancıl

Orhangazi tarafından 14. yy' da kurulmuştur. Sahilde ve yamaçta olmak üzere iki bölümden oluşur. Asıl Tavşancıl yamaçta olanıdır. Burada 19. yy'dan kalma tescilli ahşap ve kagir denizi nazır konaklar bulunmaktadır. Aşağı Tavşancıldan ise; demiryolu ve D-100 karayolu geçmektedir. Restaurant, Çay bahçeleri ve barınakları bulunan Tavşancıl sahil düzenlenmesi yapılmış şirin bir beldedir.

Bayramoğlu

Bayramoğlu Gebze'ye bağlı, Istanbul ve Izmit'in ikinci konut ağırlıklı bir dinlenme merkezidir. Temiz denizi, kumsalı ve modern dinlenme tesisleri ile alternatifler sunmaktadır.

Karamürsel

Karamürsel sahilinde yer alan çay bahçeleri, yürüyüş ve oyun alanları ile halka hizmet ederken, kıyı şeridinde bulunan balıkçı köyleri ile kent turizmine katkıda bulunmaktadır.

Karamürsel-Yalova yolu üzerinde ise özellikle yazlıkçılara ait villalar yer almaktadır.

Gölcük - Değirmendere

Gölcük kıyılarında Değirmendere, Halıdere, Ulaşlı yakın zamana kadar denizinden faydalanılan sahil yerleşimleriydi. Bugün ise, buraları kıyı restaurantları ve çay bahçeleri ile günün yorgunluğunu atmak için tercih edilen kıyı kasabaları olmuştur. Bu kasabaların büyük çoğunluğu ise 17 Ağustos felaketinde büyük kayıplar vermiştir.

Ballıkayalar Vadisi

Gebze'ye bağlı Tavşanlı Köyündeki "Tabiat Parkı ve Doğal Sit Alanı" ilan edilen Ballıkayalar Vadisi 1.5 km uzunluğunda 40 - 80 metre genişliğindedir.Dağcıların iniş ve tırmanış yaptıkları Ballıkayalar Vadisi kireç taşlarının erimesi sonucu gelişen Jeomorfolojik şekilleri ile bir karstik boğazdadır. Vadi içinde göl, şelaler ve Ballıkaya Deresi'ne ulaşan travertenler üzerinde seyir terasları bulunmaktadır. Kamping için çadır kurmaya elverişli düzlüklerin bulunduğu kanyonda doğu ve batıdaki sırtlarında yürüyüş alanları bulunmaktadır.

Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı

Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı Bayramoğlu'nda 1991 yılında nesli tükenmekte olan hayvanların bakımı üstlenmek için kurulmuştur. 140.000 m2 'lik bir alanı kaplayan parkta, 350 çeşit hayvan ve 250 çeşit bitki bulunmaktadır. Hergün ücret karşılığı ziyaret edilen Darıca Kuş Cenneti, eğitim, gezi ve günübirlik dinlenme amaçlı özel bir tesistir.

Beşkayalar Tabiat Parkı

Yuvacık Barajı iki büyük derenin birleştiği vadide, Yuvacık beldesi yakınlarında inşa edilmiştir. Baraj yapımı öncesi derelerin kenarlarındaki alabalık çiftlikleri ve doğal ortamları ilgi çekerken, sonralarda baraj gölünün çevresiyle oluşturduğu güzellikler görülmeye değer hale gelmiştir. Baraj Körfez ve Izmit manzarası eşliğinde çıkmaya başlayacağınız tepelerden birkaç köy geçtikten sonra, Yuvacık'a 1 saat mesafede Aytepe Köyü'ne ulaşılmaktadır. Hafta sonu turizmine açılan bölgede trekking yapılmaktadır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YORGUN-78 VE MEMLEKET RESIMLERI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» kabe resimleri
» KAYSERİ RESİMLERİ
» COK TATLI BEBEK RESIMLERI
» Karisik Komik Resimleri :D
» EN BEGENDINIZ DINI RESIMLERI BURAYA EKLEYIN INSALLAH

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Inanc Meselesi Foruma Hosgeldiniz :: Inanc Meselesi Multimedia :: Genel Resimler-
Buraya geçin: